Tıbbi ve aromatik bitkilerin sağlığımıza kazandırılması yönelik“Gıdanız ilacınız, ilacınız da gıdanız olsun” kültürü, Farabi’den Burini’ye kadar Türk- İslam alimlerinin çok önemli katkıları olmuştur. En çok katkısı olan bilim insanlarından İbni Sina-nın 785 çeşit tıbbi bitkiyi kullandığı önemli eseri olan “El-Kanun fi't-Tıb” eserinde geçmektedir. “El-Kanun fi't-Tıb” veya Batı'da “Avicenna” olarak da bilinen İbn-i Sina'nın 14 ciltlik tıp ansiklopedisidir. İbni Sina’nın doğal tıp kitapları yüzlerce yıl Ortadoks Tıp okullarında (Avrupa) kaynak olarak faydalanılmıştır. Türkiye ipek-baharat yolu ile tıbbi ve aromatik bitkilerin tarihi kültürüne sahip ender ülkelerden biri olup, geçmişten günümüze kullanımı hızla artan önemli doğal ürünlerimizdendir. Dünyada son yıllarda “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları“ çok hızlı bir gelişme trendi göstermiştir. Özellikle de bu uygulamalardan “Fitoterapi (Bitkilerle sağlığın korunması ve yapılan mevcut tedavilerin desteklenmesi,tamamlanması)” en çok uygulama alanı bulan ve sonuç alınan tıp uygulaması olarak dikkat çekmeye başlamıştır. Ülkemizin güçlü taraflarından biride bu tamamlayıcı tıp uygulamalarından fitoterapide kullanılan pek çok bitki kinin asırlardır geleneklerimizin ve kültürümüzün parçası olarak “Halk İlaçları” olarak kullanıyor olmamızdır.
Bu süreçte, ülkemiz de bu dünyada ki yükselen trenden etkilenerek tıbbi ve aromatic bitkilerin fitoterapi, aroma terapi alanında kullanımı bitkisel ilaç ve gıda takviyesi kapsamında standarlara uygun fitoterapide kullanılan fitofarmasötik özellikli (Bitkisel kökenli ilaçlar vb.) ürünlere de talepler her geçen gün hızla artmaya başlamıştır. Bu tür tıbbi özellikli bitkisel ürünlerin neredeyse tamamı yurt dışından ithal edilmektedir. Ülkemizde kullanımı olan ve ticareti yaplan çok çeşitli tıbbi ve aromatic özellikli ve bir bölümü de endemic olan bitkilerimiz stratejik önem kazanmaya başlamıştır.
T.C. Sağlık Bakanlığı, tarafından yayınlanan “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği (27 Ekim 2014 tarihve 29158 sayılı Resmi Gazete)” kapsamında Hekimlere yönelik Fitoterapi Uygulama sertifika eğitimleri düzenlenmesi ile Fitoterapi Sertifikalı Hekimlerin sağlık sistemleri içerisinde uygulamaya geçmeye başlamışlardır. Fakat, Fitoterapi hekimlerimiz uygulamada kullanabilecekleri bitkisel kökenli standard izefitofarm asötikürün bulmakta güçlük çekmektedir. İşte oluşan bu ürün boşluğunu doldurmak için milli değerlerimiz olan tıbbi bitkilerimizden kaliteli ve sürdürülebilir ürün geliştirmek de ilgili kurum, kuruluşlarımızın ve ilgili sektörün milli bir sorumluluğu haline dönüşmüştür
Türkiye sahip olduğu iklim, toprak ve coğrafi özellikleri nedeniyle dünyanın önemli bir biyo çeşitlilik merkezidir. Türkiye’nin biyo çeşitlilik içinde bitki zenginliği; farklı jeolojik ve topoğrafik özelliklerinden, üç tarafının denizlerle çevrili olmasından, step, orman, maki, kayalık, tuzcul ve farklı bölgelerdeki mikro klima özelliğinden kaynaklanmaktadır. Türkiye; Bitki coğrafyası bilim dalına göre dünya 37 Flora Alanına ayrılmıştır. Türkiye 3 ayrı Flora alanının buluşma noktasıdır. Bunlar: İran-Turan, Akdeniz ve Avrupa-Sibirya Flora Alanlarıdır. Türkiye gibi dünyanın çok küçük bir bölümünü kaplayan bir alanda üç ayrı alanın buluşması çok nadiren görülen bir durumdur. Tüm bu ekosistemlerin sonucu olarak ülkemizin biyolojik çeşitlilik bakımından küçük bir kıta karakterine sahip olduğu bir gerçektir. Ayrıca tarihsel gelişimi içinde Anadolu’nun göç yolları üzerinde bulunması ve birçok medeniyete ev sahipliği yapması; bitki çeşitliliğinin ve zenginliğinin artmasında ve gen kaynaklarının zenginleşmesinde önemli rol oynamıştır.
Bugün dünyada tarımı yapılan birçok kültür bitkisinin gen merkezinin Anadolu toprakları olduğu da bilinen bir gerçektir. Ülkemizde bitki türü sayısına ilişkin muhtelif kaynaklarda farklı rakamlar olmakla birlikte Türkiye, florasında sahip olduğu 12.000’in üzerindeki bitki türü ile Avrupa kıtasının tamamına yakın bir zenginliğe sahiptir. Türkiye’den 15 kat büyük Avrupa kıtasıyla karşılaştırıldığında, bu zenginliğimiz daha iyi anlaşılmaktadır. Ayrıca floramızdaki % 30 civarındaki endemizm oranı (yaklaşık 4.000 tür) ülkemizin önemli bir gen merkezi olmasını sağlamaktadır. Ülkemizin bitkisel genetik kaynakları içerisinde tıbbi bitkilerin önemli bir yeri bulunmaktadır.
Son yıllarda Türkiye’nin zengin biyo çeşitliliğine ve doğal florasındaki çok sayıda tıbbi bitki türüne rağmen dünyada halen ucuz hammadde tedarikçisi konumundadır. Ülkemizde tıbbi ve aromatik özellikli bitkilerin çoğu üretimi yapılmadan, bilinçsizce/kontrolsüz olarak doğadan toplanarak gen kaynaklarına zarar vererek, ilaç, gıda, kozmetik, boya ve benzeri amaçlarla kullanıldığı ve ticaretinin yapıldığı bilinmektedir. İç ve dış pazarlarda ticareti yapılan yaklaşık 500 tıbbi ve aromatik bitki türü bulunduğu ve bunların % 30’unun dış ticaretinin yapıldığı bilinmektedir. En dikkat çeken hususlardan biri ise yine son yıllarda Türkiye olarak tüm tıbbi ve aromatik bitkilerin ham ve yarı işlenmiş ürünlerinden elde edilen dış ticaret geliri 1 milyar $ civarında seyrederken, ithal edilen tıbbi ve aromatik bitkilere dayalı ve katma değeri yüksek başta ilaç, kozmetik ürünleri olmak üzere çok çeşitli ürünlere ödenen 5 miyar $’ın üzerinde seyreden bir potansiyele ulaştığı yapılan farklı sektör analizlerinden anlaşılmaktadır. Oysa ülkemiz uluslararası pazarın talep ettiği standartlarda tıbbi bitkilerden geliştirilmiş katma değerli ekstraları başta olmak üzere ilaç gıda sektörlerine yönelik üretim potansiyeli çok yüksek ülkelerin başında gelmektedir.
Ülkemizin florası sahip olduğu ekolojik özellikleri, biyoçeşitliliği ve endemiz oranın yüksekliği gibi stratejik özellikleri dikkate alındığında; pek çoğunu ithal ettiğimiz söz konusu benzer ürünler üzerine yapılacak çalışmalar sonucunda elde edilecek veriler ile ülkemizin ilgili kurum, kuruluş, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör arasında yapılacak iş birliktelikleri önem taşımaktadır. Türkiye olarak sahip olduğumuz avantajları uluslararası pazarlarda fırsata dönüştürmek için tıbbi bitkilerden hareketle katma değeri artırılmış standardize edilmiş ve sürdürülebilir hammaddelerin üretimi büyük önem taşımaktadır.
Ülkemize endemik ve ülkemize özgü tıbbi ve aromatik bitkiler ürün çeşitliliğinin artırıp, üretimlerin yapılması istenen standartlara uygun kalitede ürün üretildiğinde yurtdışı pazarlarda hedeflenen seviye yakalanabilecek ve üretilen bitkisel ürünler sadece ham bitki olarak değil aynı zamanda katma değeri artırılarak ekstre, sabit/uçucu yağ, hidrosol vb. ürünlere ve ilaç, gıda, kozmetik, boya gibi nihai ürünlere işlenip pazarlanabildiğinde de söz konusu ürünlerden elde edilecek gelir daha yüksek olacaktır.
Tıbbi ve aromatik bitkilerin yine son yıllarda yurt dışından ithal ettiğimiz standardize ekstre üretimleri üzerinde çalışmalara öncelik verilmeye başlanmış olup ticari değeri yüksek çay, ilaç, kozmetik, boya vb. hammadde ekstreleri üzerinde çalışmalar ön plana çıkmıştır. Bahsi geçen teknolojik katma değerli ürünlerin Hatay’da tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimi için üretilecek ürünlerin etken maddeleri ve ilgili standartlara uygunluğu bakımından avantajlı bölgemizin başında gelmektedir. Ülkemizde özellikle milli ilaçlarımızın/ gıdalarımızın (fonksiyonel özel gıdalar) üretiminin alt yapısını geliştirilmesi için Hatay ilimiz özel bir konuma sahiptir.
Türkiye’de kullanılan tıbbi bitkilerin üretimi, ürünlere dönüştürülmesi, standardizasyonu ve kalite yönetimi ülkemiz sağlık ve diğer sektörlerine kazandırmak için öncelikli çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır. Tarım ve Orman, Sağlık, Sanayi ve Teknoloji ve diğer pek çok kurum ve özel sektörle yürütülen ulusal /uluslar arası projelere işbirliktelikleri yapılması sürdürülebilirlilik açısından büyük önem taşımaktadır.
Son yıllarda dünyanın her tarafında tüm sağlık profesyonelleri tüketici yaşamını sağlıklı olarak en kaliteli şekilde sürdürmesi istemektedir. Bilinçli tüketicinin talep ettiği güvenilir ve faydalı biyoaktif bileşenleri içeren fonksiyonel gıda, ilaç, boya, kozmetik vb ürünleri üretiminden tüketimine kadar kontrol edilebilir ürünü insanoğluna sunmak global düzeyde ilgili sektörlerinde önemli bir konu başlıkları haline gelmiş, araştırma geliştirme ve ürün geliştirme çalışmaları hızlanmıştır.
Sonuç olarak; tıbbi, kozmetik, gıda, boya vb. bitkisel ürünlerde dışa bağımlı olmamız dolayısıyla ülkemize yüklü bir miktarda ithalat yükü getirmektedir. Endemik ve tıbbi ve aromatik bitkiler açısından oldukça zengin olan ülkemiz ve Hatay bölgemizin potansiyel harekete geçirilerek bu bitkilerden mamul veya yarı mamul ürünler üretilebildiği takdirde ihraç etme imkânları da sağlanacaktır. Hatay bölgesinde yürütülecek eğitim, tanıtım ve üretim alt yapımızın daha etkin kullanımına yönelik ile ilgili kişi, kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılarak milli hedeflerimizin birinci aşaması hayata geçirilebilecektir. Hatay ekolojik şartlarında ekonomik ve stratejik değeri olan tıbbi ve aromatik bitkilerin üretilip katma değerli ürünlere dönüştürülmesi dışa bağımlılıktan kurtulup, yurt dışı pazarlara açılması aynı zamanda geleceğimizin garanti altına alınması demektir. Hatay’da uygulanan ve uygulanacak tıbbi ve aromatik projeleri ile; ilgili taraflara milli bir sorumluluk düşmektedir.
“Üretenin umudu, umudu olanın her şeyi var demektir.”
Dr. Mikdat ÇAKIR
ASTAM
AR-GE KOORDİNATÖRÜ